Freedom of Speech – Poster / Robert Young, DGA

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ, İNTERNET ve YENİ SOSYAL MEDYA DÜZENLEMESİ

1. İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ ve SINIRLARI1

İfade özgürlüğü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS veya Sözleşme)’nin 10. maddesinde güvence altına alınmıştır.

Madde 10 – İfade Özgürlüğü 

1. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. Bu madde, Devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine tabi tutmalarına engel değildir.

 

2. Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir. 

Görüldüğü üzere ilk fıkrada ifade özgürlüğünün kapsamı, ikinci fıkrada sınırları düzenlenmiştir. İlk fıkranın lafzında bilgiye erişim hakkı yer almasa da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM veya Mahkeme) son yıllarda bilgiye erişim hakkını 10. madde kapsamında değerlendirecek şekilde geniş yorum yapmaktadır2.

KORUNAN SÖYLEM TİPLERİ

10. madde kapsamında korunan “ifade” yazılı veya sözlü ifadeleri kapsadığı gibi resim3, fotoğraf4, eylem5 ve kültürel miras6 gibi söylem tiplerini de kapsar şekilde yorumlanmaktadır.

10. madde yalnızca bilgi ve düşüncenin kendisini değil aynı zamanda ifade ediliş şeklini de korur7 . Örneğin internet dünyasındaki anonim hesaplar bu kapsamda koruma altındadır8 .

Ayrıca Mahkeme, ifade özgürlüğü kapsamında, olumsuz ifade özgürlüğüne – konuşmama hakkını – de koruma sağlamaktadır. Mahkeme bir davada ceza yargılaması ile bağlantılı olarak başvurucuyu kendi kendini suçlamasına karşı korumuştur9.

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN DEMOKRASİ ve DİĞER HAKLAR AÇISINDAN ÖNEMİ

AİHM’in klasikleşmiş ifadesine göre “İfade özgürlüğü, toplumun ilerlemesi ve her insanın gelişmesi için esaslı koşullardan biri olan demokratik toplumun ana temellerinden birini oluşturur. İfade özgürlüğü, 10. maddenin sınırları içinde, sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız veya ilgilenmeye değmez görülen ‘haber’ ve ‘düşünceler’ için değil, ama ayrıca devletin veya nüfusun bir bölümünün aleyhinde olan, onlara çarpıcı gelen, onları rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir; bunlar olmaksızın demokratik toplum olmaz.“10.

Anayasa Mahkemesi de ifade özgürlüğünün demokratik toplumun temellerinden biri olduğunu belirtmiş, toplumun gelişmesi ve bireyin kendini geliştirmesi ve gerçekleştirmesi için vazgeçilmez koşullar arasında yer aldığını söyledikten sonra yukaradaki alıntıyı tekrarlamıştır11.

Mahkeme, Sözleşme’nin 17. maddesine dayanarak ifade özgürlüğünün, Sözleşme tarafından garanti altına alınan hak ve özgürlüklerin yok edilmesi amacıyla kullanılamayacağını belirtmektedir12. Aksi durum hoşgörü paradoksuna sebep olur.

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN SINIRLARI

Her özgürlük gibi ifade özgürlüğünün de birtakım sınırları olduğununun altı çizilmelidir. Buna göre hoşgörüsüzlük temelinde nefreti yayan, teşvik eden, yücelten ya da gerekçelendiren ifadeler söz konusu olduğunda artık ifade özgürlüğünden bahsedilemeyecektir1314.

Çocukların cinsel istismarına ilişkin görüntüler; ayrımcılığı, düşmanlığı ya da şiddeti teşvik anlamına gelecek düzeyde ulus, ırk ya da din temelli nefretin savunulması; soykırım yapmak için doğrudan ve kamusal teşvik ve terörizmi teşvik bu kapsamda ifade özgürlüğünün koruması dışında kalır.

Burada nefret söylemi bağlamında birkaç karar örneğe bakmak gerekir.

Mahkeme, “Devletin bölünmezliğine karşı propaganda yapmaktan ve insanları kin ve düşmanlığa sevk etmek” suçundan mahkûm olan başvuranın sahibi olduğu bir dergide yayınlanan suç konusu mektuplarını kanlı bir intikam çağrısına vardığını ve mektuplardan birinin kişilerin adlarını açıkça vererek bunlara karşı nefreti kışkırttığını ve bu kişileri fiziksel şiddet riskine maruz bıraktığını tespit ettikten sonra derginin yayın ve gazetecilik personelinin üstlendiği görev ve sorumlulukları hatırlatarak ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğini karara bağlamıştır15.

Mahkeme bir başka davada eşcinselliğin “sapkın bir cinsel eğilim” olduğu, “toplum özünde ahlaki olarak yok edici etkiye” sahip olduğu ve HIV ve AIDS’in ortaya çıkmasından sorumlu olduğu gibi iddialarını içeren broşürlerin başvuranlar tarafından bir ortaokulda dağıtılmasına ilişkin olarak, cinsel yönelime dayalı ayrımcılığın ırka, kökene, renge dayalı yapılan ayrımcılık gibi ciddi olduğunu vurgulayarak başvuranların aldığı mahkumiyetin ifade özgürlüklerini ihlal etmediği sonucuna varmıştır16.

Mahkeme; Ermeni asıllı Türk gazeteci Firat (Hrant) Dink’in yayın yönetmeni genel yayın müdürü olarak görev yapıtğı ve İstanbul’da, Türkçe-Ermenice olmak üzere iki dilde yayımlanan haftalık bir gazetede Dink’in Ermeni asıllı Türk vatandaşlarının kimliği hususunda görüşlerini açıkladığı sekiz tane makaleyi bu gazetede yayınladıktan sonra, “Türk kimliğini kötülemekten” 2006 yılında suçlu bulunmasının ve 2007 yılında, gazete bürosunun çıkışında kafasına isabet edilen üç kurşunla vefat etmesinin ardından akrabalarının yapıtğı başvuru sonucu, alınan bir dizi makalenin diğerlerini şiddete, direnişe ya da isyana teşvik etmediğini gözlemlemiş ve Dink’in sadece demokratik bir toplumda, toplumu ilgilendiren konulara ilişkin fikirlerini ve görüşlerini iletmiştir. Mahkeme’ye göre ihtilaflı makaleler gereksiz bir şekilde rahatsız edici ya da aşağılayıcı değildir ve diğerlerini nefrete ya da saygısızlık yapmaya teşvik etmemektedir ve Dink’in Türklüğü kötülediği için suçlu bulunması acil bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediğinden dolayı, kendisinin ifade özgürlüğü ihlal edilmiştir17.

SINIRLAMA, NASIL ?

Hoşgörü Paradoksu

İfade özgürlüğünün sınırları olduğundan bahsettik. Ancak ifade özgürlüğü kural, sınırlama istisnadır ve ifade özgürlüğünün sınırlanması ancak birtakım şartların bir araya gelmesiyle gündeme gelebilir. Bu şartlar üç tanedir:

 

1. Müdahale (“formalite”, “şart”, “kısıtlama”, “ceza” anlamına gelir) kanunla öngörülmüş olmalıdır;

İfade özgürlüğünün kullanılmasına ilişkin olası müdahale çeşitleri kanunda sayılmış değildir. Mahkeme, bir müdahelenin olup olmadığını her somut olayda ayrı olarak inceler.

Kanunla öngörülmüş olma şartı, ifade özgürlüğünün kullanılmasına yönelik müdahalenin ulusal hukukta bir karşılığının bulunmasını gerektirir. Bu gereklilik şekli anlamda bir kanunu varlığından öte kanunun niteliğine de atıfta bulunur18. Bu bağlamda Mahkeme, bir yasanın kamuya açık, erişilebilir ve öngörülebilir olması gerektiğini ifade etmiştir19.

2. Müdahale aşağıdaki çıkarlardan veya değerlerden bir veya daha fazlasını korumayı amaçlamalıdır: ulusal güvenlik; toprak bütünlüğü; kamu güvenliği; düzensizliğin veya suç işlenmesinin önlenmesi; sağlığın korunması; genel ahlak; şöhret veya başkalarının hakları; gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi; ve yargının otoritesinin ve tarafsızlığının korunması;

İfade özgürlüğünü kısıtlamaya yönelik meşru amaçlar Sözleşme’de sınırlı sayıda (numerus clausus) sayılmıştır. Bu nedenle 10. maddenin 2. fıkrasında sayılanların dışında bir sebep ifade özgürlüğünü kısıtlamak bakımdan meşru amaç sayılamaz.

3. Müdahale demokratik bir toplumda gerekli olmalıdır.

Demokratik bir toplumda gerekli olma şartı, müdahale bakımından acil bir toplumsal ihtiyacın varlığını mecbur kılar20. “Gerekli” sıfatı, “ zorunlu” sıfatıyla anlamdaş olmadığı gibi, “kabul edilebilir”, “olağan”, “yararlı”, “makul” veya “arzu edilir” gibi ifadelerin esnekliğine de sahip değildir21. İfade özgürlüğüne yönelik müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olması için araç konumundaki müdahalenin, meşru amaçla orantılı olması da gerekir22. Sözleşmeci devletler kısıtlamalar getirirken sınırsız olmayan, belirli bir takdir alanı kullanırlar; kısıtlamaların sözleşme ile bağdaşır olup olmadığı konusunda son sözü söylemek ise Mahkeme’nin görevidir23. Mahkeme önüne gelen davada somut olayın bütün şartlarını gözeterek müdahalenin ‘izlenen meşru amaçla orantılı’ ve müdahale için öne sürülen gerekçelerin ‘ilgili ve yeterli’ olup olmadığını değerlendirmektedir24

Mahkeme, bu üç koşulu yukarıdaki sırayla inceler ve birinin yerine getirilmediğine kani olduğu an kalan şartı veya şartları incelemeden ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini karara bağlar (Anayasa Mahkemesi de bu şekilde bir inceleme yapmaktadır). Değerlendirme bakımından bu üç koşulun yerine getirildiğinin ispat yükü devlettedir.

DEVLETLERİN NEGATİF ve POZİTİF YÜKÜMLÜLÜKLERİ

Devletler, 10. madde çerçevesinde birtakım yükümlülükleri üstlenir. Bunlar, AİHM kararlarında da kendine yer bulan negatif yükümlülük ve pozitif yükümlülük olarak isimlendirilir. Devletler, negatif yükümlülük kapsamında ifade özgürlüğü hakkını ihlal edebilecek müdahalelerden kaçınmayı tahahhüt ederken pozitif yükümlülük kapsamında ifade özgürlüğünün etkili bir şekilde kullanılması için gereken tedbirleri almayı ve koşulları yaratmayı üstlenir25.

Pozitif yükümlülük, aynı zamanda “sınırlamaların hukuka uygunluğunun acilen denetlenmesi ve hukuka aykırılık tespiti halinde sınırlamanın hemen kaldırılması“26 bağlamında Sözleşme’nin 13. maddesinde kendine yer bulan etkili başvuru hakkı ile de ilgilidir. Belirtmek gerekir ki içinde bulunduğumuz dönem gibi kriz zamanlarında devletler hukukun dışına çıkamaz, aksine böyle zamanlarda hukukilik denetimi daha sıkı yapılmalıdır27. Ayrıca Avrupa Konseyi kriz zamanlarında ifade özgürlüğünün korunmasını değerlendirdiği bir belgede28 “Üye devletler, Avrupa Konseyi standartlarına uygun olarak, özellikle kriz durumlarında olmak üzere, bağımsız ve profesyonel medyanın işleyişi için sürekli olarak elverişli bir ortam sağlamak için çaba göstermelidir” diyerek pozitif yükümlülük ile istisnai zamanlar arasındaki ilişkiyi kurmuş ve ayrıca 7 Nisan 2020 tarihinde bir rapor29 yayımlayarak raporda pandemi döneminde ifade özgürlüğünün de ele alındığı başlık altında “olağanüstü durumlar cezai araçların abartılmasına yol neden olmamalıdır” demiştir. Tüm bunlar dikkate alındığında devletlerin pandemi döneminde bilgiye erişimi kısıtlamak yerine etkili başvuru hakkı ve üçlü denetimin iyi uygulama örneklerini sunmaya yönelik adımlar atması gerekliliği net bir biçimde karşımıza çıkar.

2. İNTERNETİN DEMOKRASİ ve İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ AÇISINDAN ÖNEMİ

Web 2.0.30’ın ortaya çıkışı ile internet kullanıcılarının artık içerik üretir konuma gelmeleriyle birlikte internet, ifade özgürlüğünün kullanılmasında önemli bir araç olarak kabul edilmiştir31

Mahkeme de geliştirdiği içtihatlarıyla çağın dinamizminden geri kalmamıştır. Bir davada Mahkeme “internetin erişilebilirliği ve büyük miktarda bilgiyi depolama ve iletme kapasitesi açısından kamunun haberlere erişimini arttırmak ve genel olarak bilgilerin yayılmasını kolaylaştırmak açısından önemli rol oynadığını göz ardı etmek mümkün değildir. Bu nedenle internet üzerinden fikirlerin yayılması, bilgilerin depolanması da AİHS’nin 10. maddesi kapsamında değerlendirilmeli ve korunmalıdır”32 diyerek ifade özgürlüğünü kullanmak bakımından bir araç olarak internetin 10. madde kapsamında koruma altında olduğunu açıkça beyan etmiştir.

Anayasa Mahkemesi de internetin modern demokrasilerde başta ifade özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin kullanılması bakımından önemli bir değere sahip bulunmakta olduğunu, bu itibarla internetin sağladığı sosyal medya zemininin, kişilerin bilgi ve düşüncelerini açıklama, karşılıklı paylaşma ve yaymaları için vazgeçilmez nitelikte olduğunu açıkça ifade etmiştir33.

Yeni bir alan olarak görülebilecek olan internetin önemini belirttikten sonra kendisinden önce ortaya konulmuş olan içtihatlarla ilişkisine de bakmak gerekir. Bu bağlamda karşımıza 5 Temmuz 2012’de, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nin almış olduğu ve geniş çevrelerce kabul gören bir karar çıkar34. Buna göre “İnsanların çevrimdışı olarak sahip oldukları haklar, özellikle ifade özgürlüğü, çevrimiçi olarak da aynen korunmalıdır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 19. Maddelerine göre bu hak, ülke sınırları söz konusu olmaksızın ve kişinin tercih ettiği her araçta geçerlidir.”.

Denilebilir ki “İnternette ifade özgürlüğü yeni bir özgürlük değil, mevcut bir insan hakkının yeni bir mecrayı içine alacak şekilde genişletilmesi anlamına gelir35.

İnternet, gelişimiyle birlikte bir yanda insanların bilgiye ulaşmalarında daha etkin bir rol oynarken öte yandan kötü niyetli kullanımlar için bir ortam, hak ihlalleri için bir araç hatta nefret söylemi gibi ifade özgürlüğü çatısı altından kabul edilemez bulunan söylemlerde bulunmayı kolaylaştırıcı bir platform36 konumunda bulunmaktadır. Bu tür kötü niyetli kullanımların ve hak ihlallerinin önüne geçmek için birtakım araçlar geliştirilmiş ve geliştirilmektedir ve hukuk bu anlamda önemli bir parçadır. Bu bağlamda internetin 10. madde kapsamında koruma altında olduğunu tespit ettikten sonra şüphesiz yine 10. maddedeki sınırlamalara da tabi olduğunu düşünmek gerekir. Buna göre örneğin bir sosyal medya aracılığıyla bir kimseyi tehdit etmek artık ifade özgürlüğü çatısı altında korunmaz.

Mahkeme bu durumuna değinerek internetin ifade özgürlüğünün kullanılması bakımından emsalsiz bir platform olduğu vurgusunu yaptıktan sonra ve bununla birlikte, internetin bazı tehlikeleri de ortaya çıkarabileceğini; bu kapsamda, nefret söylemi ve şiddete teşvik eden söylemler de dâhil olmak üzere, karalayıcı ve açıkça hukuka aykırı olan diğer türdeki konuşmaların daha önce hiç olmadığı şekilde birkaç saniye içerisinde dünya çapında yayılabilmekte ve bazen sürekli olarak internette kalabilmekte olduğunu ifade etmiştir. Yine Mahkeme, Sözleşme’nin altında yatan değerlerin korunmasına yönelik gereklilik dikkate alındığında ve Sözleşme’nin 10 ve 8. maddeleri kapsamındaki hakların eşit saygıyı hak ettiği göz önünde bulundurulduğunda, her iki hakkın özüne zarar vermeyecek şekilde bir denge kurulması gerektiğini, bu nedenle, ifade özgürlüğünün kullanılması bağlamında internetin önemli yararlar sağlayabileceğini kabul etmekle birlikte, ilke olarak karalayıcı veya diğer hukuka aykırı söylemlere yönelik yükümlülüğün sürdürülmesi ve kişilik haklarının ihlaline yönelik etkin bir hukuk yolu teşkil edilmesi gerektiğini vurgulamıştır37

TÜRKİYE’DE ERİŞİM ENGELLERİ

İfade Özgürlüğü Derneği’nin verilerine göre 2019 yılı sonunda Türkiye’de 408 494 web sitesi, 130 000 URL adresi, 7 000 Twitter hesabı, 40 000 tweet, 10 000 YouTube videosu ve 6 200 Facebook içeriği erişime engellenmiştir38.

Uygulanan erişim engelleme kararlarının yasal dayanağı çoğu kez 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi̇ Ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edi̇lmesi̇ Hakkında Kanun’un 8, 8/A, 9 ve 9/A maddeleri olmaktadır.

“Erişimin engellenmesi kararı ve yerine getirilmesi” başlıklı 8. Madde ilk haliyle AİHM’nin önüne gelmiştir. AİHM, kendi yerleşik içtihadına göre, bir kanunun uygulanacağı her kişinin bu yasa uyarınca davranışlarını düzenlemesine imkân verecek açıklıkta yazılması halinde “öngörülebilir” kabul edileceğini39  hatırlattıktan sonra 5651 sayılı Kanun’un 8. maddesinin 1. fıkrasının Sözleşme’nin gerektirdiği yasallık koşulunu karşılamadığı ve bu maddenin, başvuranların demokratik bir toplumda hukukun üstünlüğünün gerektirdiği ölçüde yeterli bir koruma imkânına sahip olmalarına imkân vermediği ve nihayetinde söz konusu maddenin, Sözleşme’nin 10. maddesinin 1. fıkrasına aykırı olduğuna karar vermiştir40. Ayrıca başka bir davada da tek bir internet sayfasından ötürü Google Sites’a erişimin tümden engellenmesini değerlendirirken müdahalenin gerekliliği hakkında hakimelere değerlendirmede bulunma zorunluluğu yüklemeyen 8. maddenin belirli bir siteye erişimin engellenmesine ilişkin tedbir kararının genel bir engelleme aracı olarak kullanılmasını önlemek için iç hukukta herhangi bir güvence sunmadığını belirtmiş ve aynı sonuca varmıştır41.

Daha sonra yürülüğe giren 8/A maddesi42 ile bu yasal boşluk doldurulmaya çalışılsa da hükme göre gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yürütme tarafından bir sitenin tamamı bakımından erişimin engellenmesi/içeriğin çıkartılması kararı vermek mümkün olup söz konusu düzenleme ile yürütmeye geniş bir takdir yetkisi tanınmaktadır. Madde bu haliyle keyfi uygulamaların önüne geçecek ve idari makamlarca demokratik toplumda gerekli olmanın bir getirisi olarak daha hafif tedbirlerin uygulanmasını garanti edecek bir hüküm olarak gözükmemektedir.

Anayasa Mahkemesi Mayıs 2019 tarihinde verdiği bir kararıyla ihlallerin önüne geçilebilmesi adına 8/A maddesinde öngörülen tedbir kararının verilebilmesi için uyulması gereken ilkeleri ayrıntılı olarak ortaya koymuştur43. Anayasa Mahkemesi, ”8/A maddesi kapsamındaki erişimin engellenmesi yolu, ancak gecikmesinde sakınca bulunan, dolayısıyla ivedilikle müdahale etmeyi gerektirecek hallerde işletilmesi gereken istisnai bir yoldur… [bu tedbirin] alınmasının haklılığı ancak ilk bakışta (prima facie) haklılık olarak nitelendirilebilir”44. Buna göre, “şiddeti öven, kişileri terör örgütünün yöntemlerini benimsemeye, şiddet kullanmaya, nefrete, intikam almaya veya silahlı direnişe tahrik ve teşvik eden yayınlar gibi internet ortamında demokratik toplum düzenini tehlikeye atan yayınların daha ileri bir inceleme yapılmaya gerek olmaksızın ilk bakışta anlaşılabildiği hâllerde 5651 sayılı Kanun’un 8/A maddesinde öngörülmüş olan istisnai usûl işletilebilir. Böyle durumlarda, ilk bakışta ihlal doktrini internet ortamında yapılan yayınlara karşı kamusal menfaatlerin hızlı bir şekilde korunması ihtiyacıyla ifade hürriyeti arasında adil bir denge sağlayacaktır”45. Kararın devamında ifdade özgürlüğüne yönelik müdahalenin demokratik bir toplum düzeninin gereklerine uygun olduğunun inandırıcı bir şekilde ortaya konulabilmesi için tedbir kararlarını veren mahkemelerin gözetmesi gereken hususlara değinilmiş ve bu bağlamda haklar arasındaki denge menfaati yapılması gerektiği vurgulanmıştır46.

Fakat EngelliWeb 2019 raporuna göre Anayasa Mahkemesi’nin tüm bu kararlarına rağmen ve Birgün kararının Resmî Gazete’de yayınlandığı tarih olan 12.07.2019’dan sonra 9 farklı sulh ceza hakimliğince verilen 26 farklı 8/A kararının hiçbirinde Anayasa Mahkemesi’nin Birgün kararına atıf yapıldığı veya “ilk bakışta ihlal” değerlendirmesinin yapıldığı gözlemlenmemiştir47

Anayasa Mahkemesi 5651 sayılı Kanun’un 9. maddesi kapsmaında verilen erişim engelleme kararlarının cezai ve idari bir yaptırım değil, koruma tedbiri niteliğinde olduğunu belirtmiş48 ve 9. maddede öngörülen tedbir kararının her çeşit içerik için başvurulabilecek bir hukuki yol değil aksine istisnai nitelikte olması gerektiğini söylemiştir49. Buna göre ilk bakışta ihlal doktrini uygulanacak ve böylelikle kişilik haklarının hızlı bir şekilde korunması ihtiyacıyla ifade hürriyeti arasında adil bir denge sağlanacaktır50

Yine EngelliWeb 2019 Raporu’na göre 5651 sayılı Kanun’un 9. maddesi kapsamında verilen yaklaşık 6.200 erişimin engellenmesi kararı tespit edilmiş ve bu karar kararlardan 17 farklı Hakimlik ve 19 farklı hâkim tarafından verilen 69 kararda yani binde 11 oranında Ali Kıdık kararına atıf yapıldığı tespit edilmiştir ayrıca Ali Kıdık kararına atıf yapılan 69 karardan sadece 22 tanesinde, bir başka deyişle binde 3 oranında ilk bakışta ihlal değerlendirmesi yapıldığı görülmüştür51. Rapora göre sulh ceza hakimliklerinin Anayasa Mahkemesi tarafından verilen Ali Kıdık ve sonrasındaki 15 benzer kararını tamamen göz ardı ettikleri ortadır.

SANAL TAKİP

Anayasa Mahkemesi yakın tarihli bir kararıyla polise sanal ortamda yapılan paylaşımları tek başına takip izni veren yasal düzenlemeyi zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmemek suretiyle demokratik bir toplumda gerekli olmadığına karar vererek iptal etmiştir52

Söz konusu düzenlemeye göre; “Polis, sanal ortamda işlenen suçlarda, yetkili Cumhuriyet başsavcılığının tespiti amacıyla, internet abonelerine ait kimlik bilgilerine ulaşmaya, sanal ortamda araştırma yapmaya yetkilidir. Erişim sağlayıcıları, yer sağlayıcıları ve içerik sağlayıcıları talep edilen bu bilgileri kolluğun bu suçlarla mücadele için oluşturduğu birimine bildirir.”53 .

Anayasa’ya aykırılık sorunu ifade özgürlüğü bağlamında değil kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı bağlamında tartışılmış olsa da bu karar göstermektedir ki devlet internet ortamında vatandaşların paylaşımlarını izlemeden önce, eğer böyle bir şey yapmaya karar verirse, gerekli hukuki güvenliği sağlamak suretiyle ifade özgürlüğüne saygı göstermelidir.

3. YENİ SOSYAL MEDYA DÜZENLEMESİ

Kamuoyunda “İnternet Yasası”, “Sosyal Medya Yasası” veya “Sansür Yasası” olarak anılan 7253 sayılı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”54 teklif halinde iken 29 Temmuz sabahı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda kabul edilerek kanunlaştı. 

Düzenlemeye göre bir milyonun üzerinde kullanıcısı olan Facebook, Twitter, Youtube gibi platformlar ve görünen odur ki kullanıcı yorumlarına izin veren haber siteleri “sosyal ağ sağlayıcı” olarak tanımlanacak ve bu platformlar Türkiye’de en az bir Türk vatandaşı kişiyi temsilci olarak bulundurmak zorunda olup bu temsilciler gönderilecek tebligat, bildirim veya taleplerin gereğinin yerine getirilmesi ve vatandaşlar tarafından bu yasa kapsamında yapılan başvuruların cevaplandırılması ve diğer yükümlülüklerin yerine getirilmesi görevini yürütecek ve ayrıca sosyal ağ sağlayıcıları, bir vatandaşın kişilik haklarının veya özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiği iddiasıyla bir içeriğe karşı yaptığı başvurulara en geç 48 saat içinde olumlu ya da olumsuz cevap vermekle ve hukuka aykırı olduğu tespit edilen içerikleri kaldırmakla yükümlü olacak. Yasada, sosyal medya içeriklerine yönelik “erişimin engellenmesi”nin yanında ilk kez “içeriğin çıkarılması” da hukuki bir yaptırım seçeneği olarak yer alacak. Hukuka aykırılığı hakim veya mahkeme kararı ile tespit edilen ve bildirime rağmen 24 saat içinde içeriği çıkarmayan veya erişimi engellemeyen sosyal ağ sağlayıcı, doğan zararların tazmin edilmesinden sorumlu tutulacak. 

1 Ekim 2020 itibariyle geçerli olacak olan55 temsilci bulundurma zorunluluğuna uymayan sosyal ağlara aşamalı olarak 10 milyon TL ve 30 milyon TL idari para cezası kesilecek, ardından reklam yasağı getirilecek ve en nihayetinde bu ağların internet bant genişliği hakim kararıyla önce %50 sonra %90’a kadar daraltılabilecek.  

Sosyal ağ sağlayıcılar ayrıca kişilerin yapacakları başvurular uyarınca hazırlayacakları raporlarını altı aylık dönemlerle Bilgi Teknoloji ve İletişim Kurumu’na bildirecek ve internet sitesinde yayınlayacak.

Sosyal ağ sağlayıcıları bunlardan başka kullanıcıların verilerini Türkiye’de barındırmak zorunda olacak. Düzenlemeyle birlikte bir ceza soruşturması kapsamında bir hesabın kime ait olduğu kolaylıkla öğrenilebilecek. Özellikle terör soruşturmalarında savcılık, dilerse hakim kararıyla bu kayıtlara el koyabilir. Ayrıca MİT, kendi yasası uyarınca tüzel kişi olan bu sosyal ağ sağlayıcıdan, Türkiye’deki kullanıcıların bilgilerine erişebilir. Bu durumda, ağ sağlayıcı bunları istihbarat ile paylaşmak zorunda kalacak.

Kanunun genel gerekçesinde “… internet ortamının; ulusal sınır tanımayan olgusu, hızlı erişim ve geniş paylaşım kolaylığı sağlaması, dağıtık, çok değişkenli ve dinamik küresel ağ yapısı nedeniyle kötü niyetli kullanıcıların kimliklerini gizleyerek yasa dışı iş ve eylemlerini hayata geçirmesine fırsat tanıdığı da gözden uzak tutulmamalıdır. … kişilik hakları ihlal edilen bireyler, anayasal güvence altında olan haklarının korunması noktasında devletten beklenti içine girmektedirler. Devletlerin bu alandaki pozitif yükümlülüğü, temel hak ve özgürlüklerin tezahürü bakımından devlete doğrudan müdahale yetkisi verirken, birbiriyle yarışan veya çakışan alanlarda daha dikkatli ve hassas adımlar atma sorumluluğunu da ortaya çıkarmaktadır. Özellikle, kişilik haklarını korunması ve özel hayatın gizliliğinin korunması amacıyla ulusal mahkemeler tarafından verilen kararların uygulanması bakımından, ulusal sınırları aşan niteliğe sahip bu teknoloji karşısında etkin bir mekanizma oluşturulması önem arz etmektedir.” ifadeleri kullanılmış ve ayrıca içeriğin çıkarılması yönteminin, suç oluşturmayan ifadeler yönünden ifade özgürlüğünü genişlettiği öne sürülmüştür. İyimser bir dille yazıldığı söylenebilecek olan bu gerekçedeki olumlu tabloya karşın söz konusu teklif ciddi endişelere sebebiyet vermektedir.

Endişelerini dile getiren İnsan Hakları İzleme Örgütü program direktörü yardımcısı Tom Porteous “yeni yasa meclisten geçerse, hükûmetin sosyal medya üzerinde kontrol tesis etmesine, arzu edilen içeriklerin kaldırılmasına, bireysel kullanıcıların keyfi bir şekilde hedef alınmasına imkan verecek” dedi ve “haberlere ulaşmak için sosyal medyayı kullanan bir çok insan için, sosyal medya bir cankurtaran halatı niteliği taşıyor, dolayısıyla bu yeni yasa çevrimiçi sansürcülüğün hakim olduğu yeni bir karanlık döneme işaret ediyor” diye ekledi56.

Türkiye’de geçmişte YouTube, Twitter ve Wikipedia platformlaının yasaklandığı ve sadece COVID-19 pandemisi döneminin bir kısmında, 11 Mart ile 21 Mayıs arasında, İçişleri Bakanlığı’na bağlı Siber Suçlarla Mücadele Birimi tarafından 1.105 sosyal medya kullanıcısının ‘koronavirüsle ilgili provokatif paylaşımlarda bulunmak’ da dahil olmak üzere birçok nedenle terör örgütü propagandası yapmakla suçlandığı ve 510 kullanıcının bu nedenle gözaltına alındığı5758gibi olguları göz önüne alırsak ve bunlara ek olarak mevcut 5651 sayılı Kanun’un kendisinin menfaatler dengesi yaratırken terazinin dengesini ifade özgürlüğü aleyhine bozar nitelikte olduğunu düşünürsek yeni düzenlemenin getirebileceği tehlikeleri de görebiliriz.

Ayrıca sosyal ağ sağlayıcılarına getirilen kullanıcıların verilerini Türkiye’de barındırma zorunluluğuna bakacak olursak ceza soruşturmaları ile kişilerin fişlenmesi ve sosyal medyada anonim hesap kullanmanın imkansızlaşmasının önünün açıldığını ve bu tür hesapların ifade özgürlüğü bakımından korumasız bırakılabileceğini görürüz. Bu durum otosansüre yol açarak, ifade özgürlüğüne olumsuz bir bir etkide bulunabilir niteliktedir59

Bu noktada otosansüre dair AİHM’in “chilling effect” dediği ve dilimize caydırıcı/soğutucu etki olarak çevrilmekte olan husustan da bahsetmek gerekir. AİHM verdiği kararlarda “yeterli ve uygun bir gerekçe olmaksızın başvuranı uzun süre boyunca özgürlüğünden yoksun bırakarak adli makamların, başvuranın genel kamu yararını ilgilendiren konularda görüşlerini ifade etme iradesi üzerinde caydırıcı bir etki ortaya çıkardıklarını ve ayrıca, özgürlükten yoksun bırakma şeklindeki bir tedbir uygulanmasının, kendisi gibi devlet organlarının faaliyetleri ve tutumları hakkında araştırma yapmak ve yorumda bulunmak isteyen diğer bütün araştırmacı gazeteciler üzerinde kendi kendini sansürleme ortamı oluşturabileceğini” dile getirmiştir60. Anayasa Mahkemesi de AİHM kararlarına atıfla “demokratik toplum düzeninde gerekli olma ve ölçülülük değerlendirmesi yapılırken ifade ve basın özgürlüklerine yapılan müdahalelerin başvurucular ve genel olarak basın üzerindeki muhtemel “caydırıcı etkisi” de dikkate alınmalıdır. Başvuru konusu olayda tutuklama gerekçelerinde, yayımlanan haberler dışında herhangi bir somut olgu ortaya konulmadan ve tutuklamanın gerekliliğine ilişkin gerekçeler belirtilmeden başvurucuların tutuklanmış olmasının ifade ve basın özgürlüklerine yönelik caydırıcı bir etki doğurabileceği de açıktır” diyerek bu kavramın önemini ortaya koymuştur61. Bu bağlamda AİHM’nin ifade özgürlüğü bağlamında basına “kamunun bekçi köpeği” (public watchdog) sıfatıyla özel bir statü tanıdığı da belirtilmelidir. Bu sıfat ve siyasetin denetçisi olma rolü ilk kez Lingens / Avusturya Kararı’nda vurgulanmıştır6263. Bu arada kabul edilebilir eleştirinin sınırlarının kamusal sıfatıyla hareket eden bir siyasetçi için özel bir kişiye göre daha geniş olduğunu da hatırlatmak64 ve basının bekçi köpeği işlevini yerine getirirken yaptıkları hakkında değerlendirmelerde bulunurken bu hususun da dikkatlerden kaçmamasını gerektiğini vurgulamak gerekir. Ayrıca Mahkeme Sözleşme’nin 10. maddesi, devletlere gazetecilerin internet üzerindeki ifade özgürlüklerine etkili bir koruma sağlamaya yönelik uygun bir yasal çerçeve oluşturmak konusunda pozitif bir yükümlülük yüklediği şeklinde yorumlamaktadır65. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi de basının, fikirleri, düşünceleri ve haberleri görsel ve basılı medya yoluyla yayma işlevini dile getirmiştir66. Söz konusu yasa değişikliği tartışılırken basına ve caydırıcı etkiye dair içtihatlar da göz önüne alınmalıdır.

Düzenlemeye dönecek olursak belirtmek gerekir ki genel gerekçe kısmında bahsedilen devletin pozitif yükümlülükleri, kişilik haklarının internet ortamında korunmasını sağlayacak yasal düzenlemeleri zorunlu kılar ancak bunun anlamı internet ortamındaki ifade özgürlüğünü kısıtlar nitelikteki bir düzenleme yapılabileceği değildir. Aksine devletin pozitif yükümlülükleri internet ortamındaki ifade özgürlüğünü güvence altına alacak nitelikte tedbirler alınmasını zorunlu kılar. Bu bağlamda devlet bu nitelikte yasalar yapmak yerine, mevcut yasaları internette şiddete ve istismara maruz kalan kişileri korumak için etkili bir biçimde uygulamalı, Türkiye’nin ifade özgürlüğü hakkını ihlal ettiğine hükmeden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını yerine getirmeli, 5651 s. Yasa’da ve sıklıkla internetteki ifade özgürlüğü hakkını ihlal etmekte kullanılan son derece muğlak ve geniş kapsamlı terörle mücadele ve hakaret yasalarında değişiklik yapmalı ve ayrıca kolluk kuvvetleri bünyesinde ilgili yasalar, toplumsal cinsiyet eşitliği ve çevrimiçi şiddet ve istismar konusunda kapasite geliştirme ve eğitim faaliyetlerine yatırım yapmalı ve çevrimiçi şiddet ve istismara maruz kalan kişileri desteklemek üzere en iyi uygulamaları hayata geçirmelidir67.

Anlaşılan odur ki kanunun genel gerekçesinde de ismi geçen Almanya mevzuatı söz konusu düzenleme için emsal kabul edilmiştir. Ancak Daha İyi Yargı Derneği’nin raporunda belirtildiği üzere Alman Sosyal Medya Ağları Uygulaması Yasası’na (Alm. Netzwerkdurchsetzungsgesetz) bakıldığında sosyal ağ sağlayıcılarının; “kâr amacı gütmek amacıyla, kullanıcıların herhangi bir içeriği diğer kullanıcılarla paylaşmasını veya bu içeriği herkese açık hale getirmesini sağlamak için tasarlanmış internet platformları” olarak dar bir şekilde tanımlandığı görülmektedir ve bu sayede sosyal medya platformu ile sıradan bir internet sayfası birbirinden ayrılmaktadır ancak [Meclis’ten geçen düzenlemede böyle bir ayrım yer almadığı gibi] sosyal ağ sağlayıcı ve onu tanımlarken kullanılan sosyal etkileşim kavramları çok geniş ve muğlak bir biçimde kaleme alınmıştır68.

 

Yasayı hukuki açıdan değerlendirmenin aracı olan üçlü teste dönecek olursak, başkalarının haklarının korunması elbette bir meşru amaç teşkil etmekle birlikte söz konusu düzenlemenin yeterince kamuya açık, erişilebilir ve öngörülebilir ve bu bakımdan kanunilik kriterini karşılar halde olduğu varsayımında dahi düzenlemedeki müdahaleler orantılı ve bu bakımdan demokratik bir toplumda gerekli gözükmemektedir. Örneğin temsilci bulundurma zorunluluğunun nihai yaptırımı siteye erişimi fiilen imkansız kılacak kadar internet bant genişliği daraltması, demokratik toplumda gereklilik kriteri ile bağdaşmaz niteliktedir69. Bu nedenle söz konusu düzenlemenin öncelikle Anayasa Mahkemesi önünde norm denetimine tabi olacağı ve sonra yine Anayasa Mahkemesi veya AİHM önünde bireysel başvurulara konu olacağı düşünülebilir. Düzenlemenin norm denetimi yolu ile Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğini görebiliriz.

Son olarak mevcut yasal düzenlemelerin, genel gerekçede belirtilen internet ortamında kişilerin haklarını korumak, örneğin tacize uğramasını önlemek ve bu tür eylemleri cezalandırmak amaçları için yeterli olabileceği vurgulanmalıdır. Türk Ceza Kanunu’nda kendine yer bulan hakaret, tehdit, şantaj, cinsel taciz, özel hayatın gizliliğini ihlal, iletişimin gizliliğini ihlal, verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme, kişisel verilerin hukuka aykırı olarak işlenmesi ve ayrıca bir kategori olarak düzenlenmiş olan bilişim suçları ceza hukuku alanında yeterli korumayı sağlayabilecek düzeydedir. Ayrıca özgürlükler bağlamında çokça eleştirilen 5651 sayılı K. da internet ortamı için çözümler getirmektedir. Bunlardan başka Türk Medeni Kanunu ve Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu da zaman zaman sosyal medya bağlamında mahkeme kararlarına konu olmaktadır. Hepsinden ayrı olarak sosyal medya platformlarının kullanıcılara başvuru imkânı verdiği zaten bilinmektedir. Düzenlemenin genel gerekçesinde dile getirilen, başvurular için sosyal medya şirketlerinde muhatap bulamama sorunu gerçek bir sorunsa da kanunda zaten yer sağlayıcı olarak yükümlülükleri bulnurken çözüm böylesine orantısız bir yasa olmamalı, mevcut hukuki yolların uygulanmasının iyileştirilmesi yoluna gidilmelidir. Aksi takdirde bu alandaki mevcut yasalar gibi bu yasa da kötüye kullanımlarla ve hak illaleriyle gündeme gelecektir.

Kadircan Berkay Çakıralp
Ankara Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Öğrencisi
kberkay@protonmail.com

KAYNAKÇA

    1. AİHM Társaság a Szabadságjogokért / Macaristan, 14 Nisan 2009, Başvuru no. 37374/05

    2. AİHM Müller ve Diğerleri / İsviçre, 24 Mayıs 1988, Başvuru no. 10737/84

    3. AİHM Chorherr / Avusturya, 25 Ağustos 1993, Başvuru no. 13308/87

    4. AİHM Steel ve Diğerleri / Birleşik Krallık, 23 Eylül 1998, Başvuru no. 24838/94

    5. AİHM Khurshid Mustafa ve Tarzibachi / İsveç, 16 Aralık 2008, Başvuru no. 23883/06

    6. AİHM Oberschlick / Avusturya, 23 Mayıs 1991, Başvuru no. 11662/8

    7. AİHM K. / Avusturya, 13 Ekim 1992, Başvuru no.17380/90 

    8. AİHM Erbakan / Türkiye, 6 Temmuz 2006, Başvuru no. 59405/00

    9. AİHM Norwood / Birleşik Krallık, 16 Kasım.2004, Başvuru no. 23131/03

    10. AİHM Tematik Bilgi Notu – Nefret Söylemi, Haziran 2015

    11. AİHM Handyside / Birleşik Krallık, 07 Aralık 1976, Başvuru no. 5493/72

    12. AİHM Garaudy / Fransa, 24 Haziran 2003, Başvuru no. 65831/01 (kabul edilebilirlik kararı)

    13. AİHM The Sunday Times / Birleşik Krallık, 26 Nisan 1979, Başvuru no. 6538/74

    14. AİHM Observer ve Guardian / Birleşik Krallık, 26 Kasım 1991, Başvuru no. 13585/88

    15. AİHM Sunday Times / Birleşik Krallık (no. 2), 26 Kasım 1991, Başvuru no.13166/87

    16. AİHM Youth Initiative For Human Rights / Sırbistan, 25 Haziran 2013, Başvuru no. 48135/06

    17. AİHM Ahmet Yıldırım / Türkiye, 18 Aralık 2012, Başvuru no. 3111/10

    18. AİHM Times Newspapers Ltd / Birleşik Krallık (Numaralar 1 And 2), 10 Mart 2009, Başvuru Numaraları. 3002/03 23676/03

    19. AİHM Delfi As / Estonya Davası, 16 Haziran 2015, Başvuru no. 64569/09

    20. AİHM RTBF / Belçika, 29 Mart 2011, Başvuru no. 50084/06

    21. AİHM Altuğ Taner Akçam / Türki̇ye, 25 Ekim 2011, Başvuru no: 27520/07

    22. AİHM Cengiz ve Diğerleri / Türkiye, 1 Aralık 2015, Başvuru No. 48226/10 ve 14027/11

    23. AİHM Nedi̇m Şener / Türki̇ye, 8 Temmuz 2014, Başvuru No. 38270/11

    24. AİHM Şık / Türki̇ye, 8 Temmuz 2014, Başvuru No. 53413/11

    25. AİHM Lingens / Avusturya, 8 Temmuz 1986, Başvuru No. 9815/82

    26. AİHM Bergens Tidende ve Diğerleri / Norveç, 2 Mayıs 2000, Başvuru No. 26132/95

    27. AİHM  Editorial Board of Pravoye Delo ve Shtekel / Ukrayna, 5 Mayıs 2011, Başvuru no. 33014/05

    28. AİHM Tematik Bilgi Notu – Nefret Söylemi, Haziran 2015 (https://www.echr.coe.int/Documents/FS_Hate_speech_TUR.pdf, Erişim Tarihi : 30 Temmuz 2020

    29. AYM Erdem Gül ve Can Dündar Başvurusu, 25 Şubat 2016, Başvuru No. 2015/18567

    30. AYM Bekir Coşkun Davası, 04 Haziran 2015, Başvuru no. 2014/12151

    31. AYM Yaman Akdeniz ve Diğerleri Başvurusu, 02 Nisan 2014, Başvuru No: 2014/3986

    32. AYM Emi̇n Aydın Başvurusu, 23 Ocak 2014, Başvuru No. 2013/2602

    33. AYM Birgün İletişim ve Yayıncılık Ticaret A.Ş., 22 Mayıs 2019, Başvuru No. 2015/18936

    34. AYM Ali Kıdık Başvurusu, 26 Ekim 2017, Başvuru No: 2014/5552

    35. AYM Esas Sayısı: 2014/149, Karar Sayısı: 2014/151, Karar Günü: 2 Ekim 2014, R.G. Tarih-Sayı: 01 Ocak 2015-29223 

    36. AYM Esas Sayısı: 2018/91, Karar Sayısı: 2020/10, Karar Tarihi: 19 Şubat 2020, R.G.Tarih-Sayısı: 30 Nisan 2020-31114

    37. AYM Youtube LLC Corporati̇on Servi̇ce Company ve Di̇ğerleri̇ Başvurusu, 29 Mayıs 2014, Başvuru No. 2014/4705

    38. AYM Necmiye Çiftçi ve Diğerleri, 30/12/2014, Başvuru. No. 2013/1301

    39. Benedek, Wolfgank & Ketteman, Mattias (2016). İfade Özgürlüğü ve İnternet. AB-AK İfade Özgürlüğü Projesi Yayını, https://rm.coe.int/16807005e4, Erişim Tarihi : 30 Temmuz 2020

    40. Bychawska-Siniarska D. (2017). Avrupa İnsan Hakları Sözleşemsi Kapsamında İfade Özgürlüğünün Korunması – Uygulamacılar İçin El Kitabı. (Av. Tuğçe Duygu Köksal, Çev.) Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru Sisteminin Desteklenmesi Projesi Yayını, https://rm.coe.int/aihs-kapsam-nda-ifade-ozgurlugu/16808db5d5, Erişim Tarihi : 30 Temmuz 2020

    41. Köksal, T.D. (2020). İnternette İfade Özgürlüğüne İlişkin Görev ve Sorumlulular Kapsamında Bilgiye Erişim ve Gizli Bilgi Paylaşımı, Adalet Dergisi, 64 (2020/1), 457-477, https://adaletdergisi.adalet.gov.tr/sonsayi/sayi-64.pdf, Erişim Tarihi : 30 Temmuz 2020

    42. Akdeniz Y. & Güven O., (Temmuz 2020) Engelli̇Web 2019: Türki̇ye’den Eri̇şi̇me Engellenen Web Si̇teleri̇, Haber Ve Sosyal Medya İçeri̇kleri̇ni̇n Anali̇z Raporu Buz Dağının Görünmeyen Yüzü, https://ifade.org.tr/reports/EngelliWeb_2019.pdf, Erişim Tarihi: 30 Temmuz 2020

    43. Daha İyi Yargı Derneği “Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Sunulan Sosyal Medya Yasa Tasarısı Hakkında Görüşümüz” Raporu, 28 Temmuz 2020, https://www.academia.edu/43729381/Sosyal_Medya_Yasa_Tasar%C4%B1s%C4%B1_Hakk%C4%B1nda_G%C3%B6r%C3%BC%C5%9F%C3%BCm%C3%BCz, Erişim Tarihi : 30 Temmuz 2020

    44. Guidelines of the Committee of Ministers of the Council of Europe on protecting freedom of expression and information in times of crisis, 26 Eylül 2007, https://search.coe.int/cm/Pages/result_details.aspx?ObjectId=09000016805ae60e, Erişim Tarihi: 30 Temmuz 2020 

    45. Council of Europe, “Respecting democracy, rule of law and human rights in the framework of the COVID-19 sanitary crisis: A toolkit for member states”, 7 Nisan 2020, https://www.coe.int/en/web/congress/covid-19-toolkits, Erişim Tarihi: 30 Temmuz 2020

    46. İnsan Hakları Konseyi (5 Temmuz 2012), The promotion, protection and enjoyment of human rights on the Internet [İnternette insan haklarının geliştirilmesi, korunması ve kullanılması], 20. Oturum, BM Belgesi A/HRC/20/8, https://digitallibrary.un.org/record/845728?ln=en, Erişim Tarihi : 30 Temmuz 2020

    47. Web 2.0: Where does Europe stand?, Sven Lindmark, European Communities, 2009, https://publications.jrc.ec.europa.eu/repository/bitstream/JRC53035/jrc53035.pdf, Erişim Tarihi: 30 Temmuz 2020

    48. https://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k7253.html, Erişim Tarihi: 30 Temmuz 2020

    49. https://www.gazeteduvar.com.tr/politika/2020/07/29/sabahladilar-ama-sosyal-medya-yasasi-1-ekimde-yururluge-girecek/, Erişim Tarihi: 30 Temmuz 2020

    50. https://www.hrw.org/tr/news/2020/07/28/375927, Erişim Tarihi: 30 Temmuz 2020

    51. https://amnesty.org.tr/icerik/turkiye-sosyal-medya-duzenlemesi-internet-ortamindaki-ifade-ozgurlugune-yonelik-buyuk-bir-tehdit, Erişim Tarihi: 30 Temmuz 2020

    52. https://www.ohchr.org/EN/NewsEvents/Pages/DisplayNews.aspx?NewsID=26129&LangID=E, Erişim Tarihi: 30 Temmuz 2020

  1. Bu bölüm Bychawska-Siniarska D. (2017). Avrupa İnsan Hakları Sözleşemsi Kapsamında İfade Özgürlüğünün Korunması - Uygulamacılar İçin El Kitabı. (Av. Tuğçe Duygu Köksal, Çev.) Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru Sisteminin Desteklenmesi Projesi Yayını (https://rm.coe.int/aihs-kapsam-nda-ifade-ozgurlugu/16808db5d5, Erişim Tarihi : 30 Temmuz 2020) adlı eser temel alınarak yazılmıştır.
  2. AİHM Társaság a Szabadságjogokért / Macaristan, 14 Nisan 2009, Başvuru no. 37374/05, § 35
  3. AİHM Müller ve Diğerleri / İsviçre, 24 Mayıs 1988, Başvuru no. 10737/84
  4. AİHM Chorherr / Avusturya, 25 Ağustos 1993, Başvuru no. 13308/87
  5. AİHM Steel ve Diğerleri / Birleşik Krallık, 23 Eylül 1998, Başvuru no. 24838/94
  6. AİHM Khurshid Mustafa ve Tarzibachi / İsveç, 16 Aralık 2008, Başvuru no. 23883/06
  7. AİHM Oberschlick / Avusturya, 23 Mayıs 1991, Başvuru no. 11662/85, § 57; Anayasa Mahkemesi de “Anayasa’nın 26. maddesinde düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün kullanımında başvurulabilecek araçlar “söz, yazı, resim veya başka yollar” olarak ifade edilmiş ve “başka yollar” ifadesiyle her türlü ifade aracının anayasal koruma altında olduğu gösterilmiştir” değerlendirmesinde bulunmuştur. Bkz : AYM Emi̇n Aydın Başvurusu, 23 Ocak 2014, Başvuru No. 2013/2602
  8. Köksal, T.D. (2020). İnternette İfade Özgürlüğüne İlişkin Görev ve Sorumlulular Kapsamında Bilgiye Erişim ve Gizli Bilgi Paylaşımı, Adalet Dergisi, 64 (2020/1), 457-477, https://adaletdergisi.adalet.gov.tr/sonsayi/sayi-64.pdf, Erişim Tarihi : 30 Temmuz 2020
  9. AİHM K. / Avusturya, 13 Ekim 1992, Başvuru no.17380/90
  10. AİHM Handyside / Birleşik Krallık, 07 Aralık 1976, Başvuru no. 5493/72, § 49
  11. AYM Emi̇n Aydın Başvurusu, § 41,42
  12. AİHM Garaudy / Fransa, 24 Haziran 2003, Başvuru no. 65831/01 (kabul edilebilirlik kararı)
  13. AİHM Erbakan / Türkiye, 6 Temmuz 2006, Başvuru no. 59405/00, § 56
  14.  Mahkeme, bir ifadenin nefret söylemi olmasını yanında Sözleşme'nin temel kavramlarını ortadan kaldırmaya yönelik olduğuna kanaat getirirse değerlendirmesini 10. madde üzerinden değil, hakların kötüye kullanılası yasağını düzenleyen 17. madde üzerinden yürütmektedir. Bkz : AİHM Norwood / Birleşik Krallık, 16 Kasım.2004, Başvuru no. 23131/03
  15. AİHM Tematik Bilgi Notu – Nefret Söylemi, Haziran 2015 (https://www.echr.coe.int/Documents/FS_Hate_speech_TUR.pdf, Erişim Tarihi : 30 Temmuz 2020) içinde AİHM Sürek / Türkiye (No. 1), 8 Temmuz 1999, Başvuru no. 26682/95
  16. AİHM Tematik Bilgi Notu – Nefret Söylemi, Haziran 2015 içinde Vejdeland ve Diğerleri / İsveç, 09/02/2012, Başvuru no. 1813/07 
  17. AİHM Tematik Bilgi Notu – Nefret Söylemi, Haziran 2015 içinde Dink / Türkiye, 14 Eylül 2010, Başvuru numaraları. 2668/07, 6102/08, 30079/08, 7072/09 ve 7124/09
  18. Anayasa Mahkemesi. kanunun kalitesi ifadesini kullanır. Bir örnek için bkz: Kanunun varlığı kadar kanun metninin ve uygulamasının da bireylerin davranışlarının sonucunu önceden öngörebilecekleri kadar hukuki belirlilik taşıması gerekir. Bir diğer ifadeyle kanunun kalitesi de kanunilik koşulunun sağlanıp sağlanmadığının tespitinde önem arz etmektedir. Bkz : AYM Necmiye Çiftçi ve Diğerleri, 30/12/2014, Başvuru. No. 2013/1301, § 55
  19. AİHM The Sunday Times / Birleşik Krallık, 26 Nisan 1979, Başvuru no. 6538/74, § 49
  20. AİHM Observer ve Guardian / Birleşik Krallık, 26 Kasım 1991, Başvuru no. 13585/88
  21. AİHM Handyside / Birleşik Krallık, §. 48
  22. AİHM Handyside / Birleşik Krallık, §. 48-49
  23. AİHM Handyside / Birleşik Krallık, §. 49
  24. AİHM Sunday Times / Birleşik Krallık (no. 2), 26 Kasım 1991, Başvuru no.13166/87, § 50
  25. AİHM Youth Initiative For Human Rights / Sırbistan, 25 Haziran 2013, Başvuru no. 48135/06; Anayasa Mahkemesi’nin değerlendirmesi için bkz : AYM Bekir Coşkun Davası, 04 Haziran 2015, Başvuru no. 2014/12151, § 46
  26. AYM Yaman Akdeniz ve Diğerleri Başvurusu, 02 Nisan 2014, Başvuru No: 2014/3986, § 26
  27. Köksal, T.D. (2020), s. 461
  28. Guidelines of the Committee of Ministers of the Council of Europe on protecting freedom of expression and information in times of crisis, 26 Eylül 2007, https://search.coe.int/cm/Pages/result_details.aspx?ObjectId=09000016805ae60e, Erişim Tarihi: 30 Temmuz 2020
  29. Council of Europe, “Respecting democracy, rule of law and human rights in the framework of the COVID-19 sanitary crisis: A toolkit for member states”, 7 Nisan 2020, https://www.coe.int/en/web/congress/covid-19-toolkits, Erişim Tarihi: 30 Temmuz 2020
  30. Kavram için bkz : Web 2.0: Where does Europe stand?, Sven Lindmark, European Communities, 2009, https://publications.jrc.ec.europa.eu/repository/bitstream/JRC53035/jrc53035.pdf, Erişim Tarihi: 30 Temmuz 2020
  31. İnternetin, ifade ve bilgi özgürlüğü hakkının kullanıldığı başlıca araçlardan biri haline geldiği, Mahkeme tarafından açıkça belirtilmiştir. Bkz : AİHM Ahmet Yıldırım / Türkiye, 18 Aralık 2012, Başvuru no. 3111/10, § 54
  32. AİHM Times Newspapers Ltd / Birleşik Krallık (Numaralar 1 And 2), 10 Mart 2009, Başvuru Numaraları. 3002/03 23676/03, § 27
  33. AYM Youtube LLC Corporati̇on Servi̇ce Company ve Di̇ğerleri̇ Başvurusu, 29 Mayıs 2014, Başvuru No. 2014/4705, § 52
  34. İnsan Hakları Konseyi (5 Temmuz 2012), The promotion, protection and enjoyment of human rights on the Internet [İnternette insan haklarının geliştirilmesi, korunması ve kullanılması], 20. Oturum, BM Belgesi A/HRC/20/8, https://digitallibrary.un.org/record/845728?ln=en, Erişim Tarihi : 30 Temmuz 2020
  35. Benedek, Wolfgank & Ketteman, Mattias (2016). İfade Özgürlüğü ve İnternet. AB-AK İfade Özgürlüğü Projesi yayını, s. 166, https://rm.coe.int/16807005e4, Erişim Tarihi: 30 Temmuz 2020
  36. Benedek & Ketteman, s. 79
  37. AİHM Delfi As / Estonya Davası, 16 Haziran 2015, Başvuru no. 64569/09, § 110
  38. Akdeniz Y. & Güven O., (Temmuz 2020) Engelli̇Web 2019: Türki̇ye’den Eri̇şi̇me Engellenen Web Si̇teleri̇, Haber Ve Sosyal Medya İçeri̇kleri̇ni̇n Anali̇z Raporu Buz Dağının Görünmeyen Yüzü, https://ifade.org.tr/reports/EngelliWeb_2019.pdf, Erişim Tarihi: 30 Temmuz 2020

  39. AİHM RTBF / Belçika, 29 Mart 2011, Başvuru no. 50084/06, § 103; AİHM Altuğ Taner Akçam / Türki̇ye, 25 Ekim 2011, Başvuru no: 27520/07, § 87
  40. AİHM Cengiz ve Diğerleri / Türkiye, 1 Aralık 2015, Başvuru No. 48226/10 ve 14027/11, § 59-65
  41. AİHM Ahmet Yıldırım / Türkiye, § 66-68
  42. 27 Mart 2015 tarih ve 6639 sayılı Kanun’un 29. maddesi, R.G. Sayı - Tarih : 29327 - 15 Nisan 2015
  43. AYM Birgün İletişim ve Yayıncılık Ticaret A.Ş., 22 Mayıs 2019, Başvuru No. 2015/18936, § 71-75; Esasında buradaki tespitler ilk olarak, aşağıda da adı geçecek olan AYM Ali Kıdık Başvurusu, 26 Ekim 2017, Başvuru No: 2014/5552 ile yapılmıştır.
  44. AYM Birgün İletişim ve Yayıncılık Ticaret A.Ş., § 71
  45. AYM Birgün İletişim ve Yayıncılık Ticaret A.Ş, § 72
  46. AYM Birgün İletişim ve Yayıncılık Ticaret A.Ş, § 73-75
  47. EngelliWeb 2019, s. 22
  48. AYM Esas Sayısı : 2014/149 Karar Sayısı: 2014/151 Karar Günü: 2.10.2014 R.G. Tarih-Sayı: 1.1.2015-29223
  49. AYM Ali Kıdık Başvurusu, § 62
  50. AYM Ali Kıdık Başvurusu, § 63
  51. EngelliWeb 2019, s. 38
  52. AYM Esas Sayısı: 2018/91, Karar Sayısı: 2020/10, Karar Tarihi: 19 Şubat 2020, R.G.Tarih-Sayısı: 30 Nisan 2020-31114, § 88-104
  53. 2 Ocak 2017 tarih ve 680 sayılı KHK’nin 27. maddesi; aynen kabul: 1 Şubat 2018 tarih 7072 sayılı Kanun’un 26. maddesi, R.G. Sayı - Tarih : 30354 (Mükerrer) - 8 Mart 2018
  54. https://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k7253.html
  55. https://www.gazeteduvar.com.tr/politika/2020/07/29/sabahladilar-ama-sosyal-medya-yasasi-1-ekimde-yururluge-girecek/
  56. https://www.hrw.org/tr/news/2020/07/28/375927
  57. https://amnesty.org.tr/icerik/turkiye-sosyal-medya-duzenlemesi-internet-ortamindaki-ifade-ozgurlugune-yonelik-buyuk-bir-tehdit
  58. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komiseri’nin Sözcüsü Liz Throssell Aynı istatistikten yola çıkarak Türkiye’de zaten ciddi bir tehdit altında olan basın özgürlüğünün pandemi döneminde daha da kısıtlandığına işaret ediyor. Bkz: https://www.ohchr.org/EN/NewsEvents/Pages/DisplayNews.aspx?NewsID=26129&LangID=E
  59. Daha İyi Yargı Derneği “Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Sunulan Sosyal Medya Yasa Tasarısı Hakkında Görüşümüz”, 28 Temmuz 2020, s. 10, https://www.academia.edu/43729381/Sosyal_Medya_Yasa_Tasar%C4%B1s%C4%B1_Hakk%C4%B1nda_G%C3%B6r%C3%BC%C5%9F%C3%BCm%C3%BCz, Erişim Tarihi : 30 Temmuz 2020
  60. AİHM Nedi̇m Şener / Türki̇ye, 8 Temmuz 2014, Başvuru No. 38270/11, § 122; AİHM Şık / Türki̇ye, 8 Temmuz 2014, Başvuru No. 53413/11, § 111
  61. AYM Erdem Gül ve Can Dündar Başvurusu Başvuru Numarası: 2015/18567, § 99
  62. AİHM Lingens / Avusturya, 8 Temmuz 1986, Başvuru No. 9815/82, § 44
  63. Mahkeme basına sağlanan bu özel statünün basının “görev ve sorumluluklar”i nedeniyle, “gazetecilik etiğine uygun, doğru ve güvenilir bilgi sunmak için iyi niyetle hareket etmesi” kuralına bağlı olduğunu belirtmiştir. Bkz : AİHM Bergens Tidende ve Diğerleri / Norveç, 2 Mayıs 2000, Başvuru No. 26132/95, § 53
  64. AİHM Oberschlick/Avusturya, § 57-59
  65. AİHM  Editorial Board of Pravoye Delo ve Shtekel / Ukrayna, 5 Mayıs 2011, Başvuru no. 33014/05, § 61-64
  66. AYM Erdem Gül ve Can Dündar Başvurusu, § 44,45
  67. https://amnesty.org.tr/icerik/turkiye-sosyal-medya-duzenlemesi-internet-ortamindaki-ifade-ozgurlugune-yonelik-buyuk-bir-tehdit
  68. “Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Sunulan Sosyal Medya Yasa Tasarısı Hakkında Görüşümüz”, s. 3,4
  69. “Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Sunulan Sosyal Medya Yasa Tasarısı Hakkında Görüşümüz”, s. 9
Language »